Eski Türklerde Kadın
Eski Türklerde Kadın
Yazar: Ömer Faruk Deniz
Eski Türklerde kadının toplumdaki yeri, eşitlikçi bir anlayışla şekillenmiş, sosyal, kültürel ve siyasi hayatta önemli roller üstlenmiştir. Bu yazıda, Türk tarihindeki kadının konumunu, destanlardan devlet yönetimine kadar geniş bir perspektifte ele alıyoruz.
Kadın ve Erkek Eşitliği
Tarihin başlangıcından beri kadın ve erkek, her dönemde ve her coğrafyada birbirini tamamlayarak varlığını sürdürmüştür. Kimi zaman biyolojik ve fiziki nedenlerle cinsiyete dayalı iş bölümü yapılmış, kimi zaman kadın ön plana çıkmış, anaerkil kültürler ortaya çıkmış ve doğurganlığı sebebiyle kutsal kabul edilerek tanrıçalaştırılmıştır. Ancak bazı toplumlarda kadın geri planda kalmış, köle ya da değersiz bir nesne gibi görülmüştür. Bu farklılıklar toplumların anlayışına, dönemin şartlarına ve coğrafyaya göre değişiklik göstermiştir. Devlet kurma geleneğine sahip Türk topluluklarında ise kadının yeri, bu koşulların etkisiyle şekillenmiştir.
Eski Türklerde kadın ve erkek eşit haklara sahipti. Kadınlar ata binip avlanır, savaşta yer alır, gerektiğinde elçi karşılar ve devleti temsil ederdi. Aile ve toplum hayatında da önemli bir rol üstlenmişlerdir. Erkekler eşlerine “Görklüm” (güzelim), kadınlar ise “Bey” diye hitap ederdi. Toplumda kadınlar “Altun özük” (altın bedenli), “Ertini özük” (inci gibi), “Arık” (temiz) ve “Silig” (namuslu) gibi ifadelerle anılırdı. Ev işlerinde yemek pişirme, çocuk bakımı, koyun sağma ve dokuma işleri kadına aitti. Savaş zamanlarında kadınlar cephede savaşır, düşmana esir düşmeleri ise büyük bir utanç sayılırdı. Bu nedenle kadın ve çocuklar öncelikle korunurdu.
Türk Destanlarında Kadının Yeri
Türk destanlarında kadının yüksek konumu dikkat çeker. Türk mitolojisine göre kadın, kainatın yaratılışında ilham kaynağıdır. Yaratıcı Kayra Han yalnızken denizden “Akine” (Beyaz Anne) çıkar ve onun sayesinde evren yaratılır. Altay Dağları’nda Kadın Dağı adlı bir zirve, kadınlık onurunun sembolüdür. Destanlarda kahramanlar çoğu zaman eşlerinin ya da kız kardeşlerinin desteğiyle kurtulur. Çok eşliliğe rastlanmaz; her kahramanın yalnızca bir eşi vardır.

Evlilik ve Sosyal Haklar
Genellikle tek eşlilik tercih edilmiş, kadınların onuru korunmuştur. Her ne kadar ilerleyen dönemlerde çok eşlilik görülse de bu yaygın bir uygulama değildir ve genellikle yönetici sınıfa özgüdür. Çok eşlilik daha çok sosyal yardım anlayışıyla açıklanmıştır. Kadına evlilik konusunda baskı yapılmaz, kendi isteğiyle evlenirdi. Yakın akraba ve sütkardeş evliliğine izin verilmezdi. Evlilikte gelinin ailesine verilen mal “kalın” olarak adlandırılırdı. Kalın, kadının değeri gibi görülmemeli; daha çok evlilik kontratının bir parçası ve sosyal güvence olarak düşünülmelidir.
Bu uygulama Divanü Lügati’t-Türk’te şu şekilde geçer:
“Kalıng berse kız alır, kerek bolsa kız alır.”
Ayrıca Manas Destanı, Dede Korkut Hikâyeleri ve diğer birçok tarihi metinde kalın adeti yer almaktadır. Kalının iade ve ödenme şartları, kadın ve erkeğin haklarını korumaya yönelik detaylı kurallarla belirlenmiştir.
Eski Türk kadını boşanma hakkına da sahipti. Ancak keyfi şekilde evi terk edemezdi. Kocasının kötü davranması, başka biriyle ilişkisi olması gibi nedenlerle kadın boşanma talep edebilirdi. Kadının mülk edinme, miras alma gibi hakları da vardı.
İskit-Saka, Hun ve Göktürk Dönemlerinde Kadın
İskit-Saka döneminde kadınlar erkeklerle eşit savaş eğitimine tabi tutulur, ok atar ve taktik öğrenirdi. Kız çocuklarının öldürülmemesi, soyun devamı için yapılan bir tercih olabilir. Evlilikte kadın, seçtiği erkeğe şarap sunarak niyetini belli ederdi. Nikâh sembolik bir savaşla gerçekleşir, damat kazanmak zorundaydı. Ancak üç düşman öldürmeden evlenmek yasaktı. Levirat adı verilen uygulamada, ölen kocanın eşi onun oğluyla evlendirilirdi. Bu, dönemin dini ve sosyal inançlarıyla ilişkilidir.
Hun ve Göktürk dönemlerinde de kadınlar devlet yönetiminde etkin roller üstlenmişlerdir. Mete Han’ın eşi Çin İmparatoru ile temas kurmuş, Hatunlar elçi kabul edip devlet adına konuşmuştur. Göktürklerde emirnâmeler hem Kağan hem de Hatun adına hazırlanırdı. İçeng Hatun gibi güçlü kadınlar askeri kararlarda söz sahibiydi. Kadınların sosyal mevkisi korunur, yüksek mevkideki kadınlar statü olarak denk olmayan erkeklerle evlenemezdi. Evlenme çağına gelen kızlar, kılıç dövüşünde yenildikleri erkeklerle evlenirdi.
Kadına Yönelik Suçlarda Cezalar
Kadına yönelik suçlarda ağır cezalar uygulanırdı. Tecavüz ve zina ölümle cezalandırılır, genç kızları kandıran erkekler hem cezalandırılır hem de o kızla evlendirilirdi. Bu, kadının onurunu korumaya yönelikti.
Türkler aile yapısını ve kadının itibarını her zaman önemsemişlerdir. Bu anlayış, Orhun Yazıtları’nda da açıkça görülür:
“Yukarda Türk Tanrısı, Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun diye, babam İlteriş Kağanı, annem İbilge Hatunu yukarı tutup kaldırdı.” (735, Bilge Kağan Yazıtı)
Kaynakça
- Sadri Maksudi Arsal – Türk Tarihi ve Hukuk
- Jean-Paul Roux – Türklerin Tarihi
- İbrahim Kafesoğlu – Türk Milli Kültürü
- Afet İnan – Tarih Boyunca Türk Kadınının Hak ve Görevleri
- Bahaeddin Ögel – Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi
- Ahmet Taşağıl – Göktürkler 1-2-3
- Coşkun Uçok, Ahmet Mumcu, Gülnihal Bozkurt – Türk Hukuk Tarihi
- Ali Ahmetoğlu – Sorularla Eski Türk Tarihi – Avrupa Hun İmparatorluğu
- Necati Gültepe – Türk Kadın Tarihine Giriş
Bu yazı, Ömer Faruk Deniz tarafından hazırlanmıştır. Yazar’a ulaşma için: Ömer Faruk Deniz (#).






